Twitter’da gezerken Faruk hocanın bir twitini gördüm. İzleyen
kişi sayısı elbette artmıştır. Ben bu diziyi izleyen 111 milyon kişiden biri
olarak meseleyi değerlendireceğim. Öncelikle dizi, dünya genelinde yeni mağazaların
açılacağı, dizi kıyafetlerinin üretilmesiyle dünya çapında kuyrukların
oluşacağı kadar abartılı bir dizi değil. Tabii bu bizim nazarımızda böyle ama
insanlar bunu daha da fazla abartıyorlar ve bu onlara göre bir abartı değil.
Dizide ki telefon numaralarını arayarak oyuna katılmak istediğini söyleyen çok
sayıda kişi oldu. Olay bununla da sınırlı değil, Gzt’de yer alan bir habere
göre bakınız: ”Birleşik Arap Emirlikleri'nde 'Squid Game dizisi'nin gerçek
versiyonu oynanacak”. Biz “Bu
diziye çok da bir şeyi yok abartıyorlar canım.” diyerek göz ardı etsek de yakın
zamanda dünya çapında milyarları bulacak kadar kişi doğrudan veya dolaylı
olarak bu dizi ile karşılaşmış olacak. Tüm bu olaylar, dizi
ve filmlerin etkisinin ne kadar büyük olduğunu gözler önüne seriyor. Bu gerçeğe
gözlerimizi kapamamalıyız. Kaparsak ancak kendimize karanlık ederiz. Faruk
hocanın bahsettiği gibi İhvan-ı Müslimin’i kurarlarken Hasan el Benna ve dava
arkadaşlarının kahvehane kahvehane gezerek İslam’ı anlatması gecelerini
gündüzlerine katarak mahalle mahalle gezdiler. Nice fedakârlıklarla bu
teşkilatı kurdular. Yaptıklarını asla inkâr ediyor ve küçümsüyor değiliz. Bugün
yine bu şekilde fedakârlıklar yapmalıyız. Her fırsatı değerlendirmeli hakkı
insanlara ulaştırmalıyız. Bunları yaparken çağımızda kitleleri bu kadar
etkileyen bu tür dizi ve filmlerin etkisini de göz önünden bulundurup bu tarz
içerikler üretmeliyiz.
Squid
game’in en fazla izlendiği ülkelere bakar mısınız? Çok fazla yoruma gerek yok.
Bugün Müslümanlar kendi film ve dizilerini yapmadıkları müddetçe Müslümanlar
kendi yapımları olmayan film ve dizileri izleyerek her geçen gün biraz daha
bozulmaya başlayacak. Samimi olalım, sürekli ahlaksızca yapılan dizi ve
filmleri eleştirmek, şikâyet etmek bir çözüm yolu değil. İslami alanda yapılan dersler kadar her bir
Müslümanın evinde cebinde olan netflix ve bu tarz platformlarla yarışacak
kalitede içerikler üretmek zorundayız. Bu platformlarla yarışabilecek kadar
kaliteli ve özgün olmalı.
Lise
yıllarımda Fethi Yeken’in Çağdaş Davet Önderleri kitabını okuduğumda birçok
dava insanın gazetecilik ile yakinen uğraştığını görmüştüm. O zamanın iletişim
araçlarını en iyi şekilde kullanmaya gayret ettikleri dikkatimi çekmişti. O
zamanlar “İleride bir gazete çıkarır mıyız?” Diye hayaller kurmuştum. Şuan
bakıyorum da o dönemler de olduğu gibi gazetecilik ile uğraşmaya gerek var mı? Hala
liseli bir gencin yıllar öncesinde kurduğu hayaller ile aynı doğrultuda
içerikler üretmeye devam mı edeceğiz? Müslümanlar da kitlelere ulaşabilecek
etkili yöntemler bulmalı ve geliştirmelidir. Allah rahmet eylesin. Timurtaş
hoca beni şu televizyonlara ah bir çıkarsalar, insanlara ah bir ulaşabilsem
diyerek daha fazla insana ulaşabilmenin gayretiyle çabalıyordu.
Maalesef Müslümanların
bu alanda çok fazla çalışmaları yok denecek kadar az. Olanlar da yetersiz.
Müslüman sinemacılar yetiştiren bilinçli insanlara ihtiyacımız var. Yusuf
Kaplan hocanın bu alanın önemiyle alakalı çalışmaları ve ders halkalarının
olduğunu biliyorum. Haberdar olmadığımız birkaç hocamız daha vardır belki. Ama
bu 3-5 insan ile olabilecek bir şey değil. Bir okul gibi sürekli işinin ehli, bilinçli
insanlar yetiştirmeye çalışan kurumlara, eğitim programlarına ihtiyacımız var.
Biz bu şekilde insanlar yetiştirmediğimiz sürece biz, çoluk çocuğumuz,
gençlerimiz ve koca bir ümmet bize uygun olmayan dizi ve filmleri izleyerek
büyüyecekler. Bunun için her bir Müslüman elini taşın altına koymalıdır. “Siz
onlara yetişemezsiniz, adamların ne kadar imkanı var!” diyenlere aldırmadan
çalışmalı çabalamalıdır. Ne diyor üstad:
Tohum saç
bitmezse toprak utansın.
Hedefine varmayan mızrak utansın.
Hey gidi küheylan koşmana bak sen.
Çatlarsan doğuran kısrak utansın…
Ve ne demiş
büyüklerimiz, Gayret bizden, Tevfik Allah’tandır.
17.10.2021